Şizofreni

Şizofreni

Şizofreni nedir?

Şizofreni, genç yaşta ortaya çıkan, düşünce, duygu ve davranışta belirgin bozuklukla karakterize, nedenleri kesin olarak henüz bilinmeyen bir bozukluktur. Kişinin mesleki, kişilerarası, ailevi, kendine bakım gibi işlevlerinde önemli bozulmalara neden olur.

Her hastada hastalığın şiddeti, etkilenen ruhsal alanlar ve hastalığın neden olduğu sonuçlar farklıdır. Buna karşın şizofreni, yol açtığı sonuçlar açısından psikiyatrinin en ağır hastalıklarının başında gelir. Hastalık kendini gösterdiği andan itibaren hastanın yaşamı olumsuz etkilenmeye başlar, işine, okuluna ara vermek zorunda kalır, hasta ve ailesi yan etkileri olabilen ilaçlar ile tanışır. Birey, sosyal olarak içe kapanmaya başlar, bu hem hastalığın direk etkilerinden hem de “şizofreni” kelimesinin toplum tarafından stigmatizasyonu (damgalanma) nedeniyledir. Bu nedenle hasta diğer insanlardan uzaklaşmaya başlar ve adeta tecrit edilir.

Bu hastalığın belirtileri nelerdir?

Toplumda, “şizofreni” denilince bu hastalığa ait akla ilk gelen belirtiler halüsinasyonlar ve hezeyanlardır. Halüsinasyonlar, gerçekte olmayan seslerin duyulması, görüntülerin görülmesi, kokuların alınması gibi belirtilerdir. Şizofrenide en sık işitsel halüsinasyonlar görülür. Bunlar, belli belirsiz basit sesler olabileceği gibi, kendi aralarında konuşan, tartışan, yorum yapan sesler gibi kompleks sesler de olabilir. Hastalar bu seslerin gerçekten var olduğuna inanırlar, onlara cevap verebilirler ve bu seslerin dediklerini yapabilirler.

Bu hastaların çocuksu davranışları vardır. Dışarıdan bakıldığında, garip jest ve mimikler, olaylara karşı duygusal tepkilerde azalma, vurdumduymazlık içinde olabilirler. İlişki kurmakta zorlanılır. Konuşma içeriği sığlaşmış, basitleşmiştir. Konuşma bazen anlaşılmaz olabilir, cümlelerin ya da kelimelerin bütünlüğü ve birbirleriyle ilişkisi bozulmuş olabilir. Genel bir ilgisizlik, bir eyleme geçiş iradelerinde eksiklik vardır. Buna karşın bazen taşkın, sinirli davranışlarda da bulunabilirler.

Hastanın, dikkat, bellek, plan yapma, organize etme, hesap yapma, yargılama gibi zihinsel işlevlerinde belirgin zayıflama olur.

Şizofreninin bir diğer önemli belirtisi sanrılardır. Sanrı aksi ispat edildiği halde gerçeğin yerini almış düşünce bozukluklarıdır. Sanrılar her türde olup hastalar bu yanlış inançları nedeniyle, dışarıdan bakıldığında anlam verilemeyen, garip davranışlarda bulunabilirler, başkalarına saçma gelen şeyler söyleyebilirler. Ama aslında bu davranış ve sözlerinin kendi inandıkları düşünceleriyle arasında mantıklı bir bağlantı vardır. “Akıl oyunları” isimli filmi seyredenler bu hastalarla empati yapabilirler. Bu sanrılar içeriğine bağlı olarak hastanın kendisi ve çevresindekiler için tehlikeli de olabilir. Bu nedenle hastalığın alevli dönemlerinde hastaneye yatırılmaları gerekebilir. Ancak hastalar bu dönemlerde sıklıkla bunu red edeceklerdir. Bu nedenle hastanın, yakınlarının ve takip eden hekimin hastalığın alevlenmesinin ilk belirtilerini erken fark edebilmeleri çok önemlidir. Ancak ilk kez bu atak geçiriliyorsa hasta ve yakınlarının bu durumu kabullenmesi o kadar kolay olmayacaktır. Özellikle kullanılan ilaçların yan etkileri tedaviye uyumu bozabilir. Bazen de hastayı kendi isteği dışında, zorunlu yatış kararı ile hastaneye yatırmak zorunda kalınabilir. Bu da hem travmatize edici hem de tedavide işbirliğini bozucu sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle hasta ve ailesinin hastalık hakkında, alevlenme belirtilerinin tanınması hakkında eğitilmesi önemli yararlar sağlayacaktır.

Bu hastalığın seyri nasıldır?

En uygun şekilde tedavi olsalar bile şizofreni hastalarının üçte biri hastalık öncesi durumlarına dönebilirler. Birçok hasta değişen oranlarda hastalıktan etkilenir. Bu olumsuz etkilenmeyi olabildiğince azaltmak için yapılabilecek bazı şeyler vardır. Öncelikle hastalığın tanısı mümkün olduğunca erken konulup tedavisine hemen başlanmalıdır. Çünkü tedavi edilmeden geçen her gün hastalığın seyrini olumsuz etkileyecektir.

Tedavisi var mıdır?

Tedavisi mümkündür. Şizofreni hastalığının temel tedavisi antipsikotik ilaçlardır. Çünkü hastalığın ana nedeni beyindeki biyolojik problemlerdir, örneğin bazı kimyasal maddelerin (dopamin, serotonin gibi) işlevlerindeki bozulmadır. İlaç kullanımı düzenli ve iki yıldan az olmamalıdır. İlk atak psikozda en az iki yıl olmalıdır. İki atak geçirmişse bu sure beş yıla kadar uzar. Üç ve daha fazla atak varsa yeni ataklara karşı koruyucu amaçlı düşük dozda sürekli ilaç kullanımı gerekebilir. Bununla birlikte tedavinin ne kadar süreceği hastadan hastaya ve hastalığın seyrine göre değişkenlik gösterir.

Diğer taraftan antipsikotik ilaçların yan etkileri olmaktadır. Kilo alımı, sersemlik, kan şeker ve yağ düzeylerinin artması sonucu bazı tıbbi hastalıklara yatkınlık (diabet, damar tıkanıklığı,metabolic sendrom vb), hareket bozuklukları (titreme, kaslarda katılık, kasılma yerinde duramama-huzursuzluk gibi), konuşma bozulması bu yan etkilerden bazılarıdır. Ancak son dönemlerde piyasaya verilen antipsikotik ilaçlarda bu tür yan etkiler giderek azalmaktadır.

İlaçlar dışında yapılabilecekler; toplum ruh sağlığı merkezlerince yapılan aktiviteler, psikososyal tedaviler ve bazı psikoterapilerdir.

Bu hastalara yaklaşımımız nasıl olmalıdır?

Şizofreni hastalarının birçoğu ve aileleri bazen tedaviden uzak durmaktadır. Bunun en önemli nedeni, şizofreni hastalarının damgalama sonucunda toplum dışına itilmeleri, hastalıklarından utanmaları, tedavi olmaya giderlerse hastalığının herkes tarafından öğrenileceğine dair endişe duymalarıdır. Bu damgalama ne yazık ki toplumun çoğu bireyinde, hatta hasta yakınlarında, hastaların kendilerinde ve ruh sağlığı çalışanlarında bile olabilir. Öteden beri şizofreni hastalığının suç ve cinayet ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Bilimsel araştırmalar, böyle bir ilişki varlığının inanılandan çok daha az olduğunu ve bu ilişkinin de sadece tedavi görmeyen şizofreni hastalığı için geçerli olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca şizofreni hastalarının gösterdiği şiddet davranışları normal insanlara göre, çok organize olamadıkları için önceden kestirilebilir ve önlenebilir. Eğer hasta tedavi ediliyorsa zaten saldırganlık riski oldukça azalır. Toplumun şizofreni hastalarından korkmaması, dışlamaması ve onlara sahip çıkması çok önemlidir.